MAZİYE SIĞ DALIŞ
O masmavi göklerde süzülen bulutlarla,
Kapıldım hayallere, başımda umutlarla...
Uyanır mı şu dağlar? Sıvazlasam sırtını,
Salıverir dereler mis kokulu ıtrını...
Az ilerde bağlar var içinde keklik öter,
Durur mu hiç gençliğim? Desem ki; artık yeter...
Dünyaya mı bu sevda? Yoksa adı hasret mi?
Doğduğum yer yabancı, yoksa her yer gurbet mi?
Bıraktım ben kendimi, mekânın ellerine,
Dokundu geçen zaman mazinin tellerine...
O eski türkülerin hışırdayan sesiyle,
Karıştım namelere bir çoban nefesiyle...
Sürünün izlerinde kayboldu bak izlerim,
Bir şahinin gözünde memleketi izlerim...
Kucağımda bir radyo, pilleri daha yeni,
Bir nohut tarlasında, salıverdim düşleri...
O yemyeşil vadiler, bozkırlara dönüştü,
Güneşin ışınları tepemize üşüştü...
Yanımdaydı dostlarım, kardeşten daha öte,
Satılmış hayallerim, yetişmez kıyamete...
Şimdilerde dostluklar, tozlanmış sayfalarda,
Dalmış her şey menfaate, gözler hep paydalarda...
Uzuyor bak gölgeler gün tepeyi aşınca,
Dönüyor artık eve gündüz çıkan karınca...
Dağların benzi sarı, acep var mı bir derdi?
Gökyüzü bir zamanlar iner dağa tünerdi...
Güneş artık göklere son demini katıyor,
Karşı dağın ardında, kızıllığa batıyor...
Akşamın serinliği vuruyorken yüzüme,
Hızlı okunan ezan yaş doldurur gözüme...
Yıldızlar ışığını yavaş yavaş açıyor,
Geceleyin gökyüzü sanki başka yaşıyor...
Serinleyen havada asılı saman tozu,
Şu yaşlanmış elimde, kalıyor mazi kozu...
Açsam mı gözlerimi? Bitirsem mi düşleri?
Değer yoksa tenime, hakikatin neşteri...
22 Ağustos 2022 Pazartesi
Turan Aslan