Eşref ağabeyi ilk gördüğümde genç 14-15 yaşlarında bir delikanlıydı. Bizim ev yapılırken, Rasim dayımla birlikte çalıştıklarını hatırlıyorum. Henüz yeni yeni çıkmaya başlamış incecik bıyıklarını ve gülümsemesini...
Üzerinde atlet, altında mavi bir eşofman, kenarlarında üç çizgi olanlardan, ayağında kahverengi eski Adidas marka bir ayakkabıyla kum eleğine kürek kürek kum atıyordu. Bir kulağının arkasında Maltepe marka sigara vardı. Beni görünce seslendi;
- Turan beni biliyon mu sen? Ben kimin?
Nereden bilecektim ki? O zamanlar köyü bırak aileden bile tanıdıklarım bir elin parmakları sayısıncaydı.
- Fati bibini biliyon mu? diye sordu.
Ben düşündüm sanki bir şeyler çağrıştırıyor gibiydi ama emin değildim.
- Seval aplamın annesi mi? diye sordum.
- Hah işte o! dedi. "Ben Fati bibiyin en büyük oğluyum. Adım Eşref. Tanıştığımıza memnun olduuum" dedi uzatarak. Sonra dayıma seslendi.
- Rasiiim haydi gayrı yavrum dışarı öğlen oldu, şu gumu eliyek de işimize bahah la.
Sonra bir Türkü tutturdu, "Güverçinim sütbeyaz, gine geldi bahar yaz..." o bitince bir diğeri "Gide gide bir söğüde dayandım dayandım o söğüdün allarına boyandım gelin boyandım" sonra diğeri "Yüce dağ başına çadır açarım, çadırın içine güller saçarım..."
Daha önce bu tür bir melodiyle bağıra bağıra bir şeyler söyleyen birisini duymadığım için çok ilgimi çekmiş olacak, hâlâ o günmüş gibi aklımda kalmış her şey...
Bir müddet seyrettim, kum tanelerinin elekten geçişini... Küreği kuma sapladı, sapın ucuna dirseğini koydu bana dönüp, "Gaça gidiyon sen?" diye sordu. Ben ikiye dedim. Gel dedi, küreği verdi bana "haydi sen de biraz kum at" dedi. O yaparken çok kolay görünen kum atma işi birden çok ağır bir şey oluvermişti. "Zor muymuş?" diye sordu gülümseyerek. Ben bozuntuya vermemek için yok mok dedimse de pes ettim. "Yaaa dayıoğlu" dedi ve devam etti, "Aar ohursan, bir meslek saabi olursan, bu işleri yapmazsın bizim gimi" dedi. Sonra küreği aldı elimden ve çalışmaya devam etti...
Bir ara güvercin besleme merakım oldu. İlk çift güvercinimi yine Eşref ağabeyim vermişti bana.
Ne bileyim... Bana o zamanlar çok söz veren oldu ama içlerinden sözünü bir tek o tuttu. Yaptığı işlerdeki özgüveni, insana insanca bakışı, yaşça küçük olsan bile senin seviyene kadar inerek empati kurması, çok hoşuma giderdi, bir gün ben de büyüdüğümde böyle olacağım derdim içimden.
İşte o güzel insanın geçtiğimiz günlerde 2021 yılının 30 Mart'ında vefat haberini aldığımda, bütün bunlar ve daha nice güzel hatıralar gözümün önünden, tekrar tekrar sanki film izler gibi geçti. 48 yaşında kalbine yenik düşen Eşref ağabeyimi bugün toprağa veriyoruz. Yaşadığım üzüntüyü kelimelerle anlatmam mümkün değil. Allah rahmet eylesin, mekanın cennet olsun, Elveda Eşref ağabeyim...
ABİM
Attığın ok deldi geçti sineyi
Islanan yanaklar kurumaz abim
Buymuş dünyanın bozuk düzeni
Yerini başkası doldurmaz abim
Süzülür gözyaşı anlamaz "dur"dan
Feryatlar sökülür ar etmez kuldan
Yürekteki ateşi söndürmez Umman
Dünyada bir eşin bulunmaz abim
Neyin yüküydü yüreğinde artan?
Senin günün müydü Avuç'ta batan?
Deseler ki "Eşref şurada yatan"
Göz görse de gönül inanmaz abim
Ölmez hatıran benimle yaşar
Zaman elbet bu yarayı sarar
Ne yapalım abim böyleymiş kader
Taktir-i İlahi bozulmaz abim
Turanım isyanım yoktur Allah'a
Her doğana dönüş haktır Allah'a
Bilirim mahsustur taktir Allah'a
Hikmetinden sual olunmaz abim
1 Nisan 2021
Turan Aslan